Codemasters firması ile tanışmam sanırım ilk defa Colin McRae Rally ile oldu. Bir süre önce kötü bir kaza ile hayata veda eden yılların efsane ralli pilotu McRae’nin ismini taşıyan bu oyun ile büyük başarılar elde eden Codemasters, yarış oyunları deneyimini bu sayede geliştirerek önce McRae serisinin devamını, ardından TOCA Race Driver ismiyle PC’nin GranTurismo’su diyebileceğimiz ayrı güzellikte bir başka seriyi de yarış oyuncularının beğenisine sundu. İşte bu serinin son bombası ise Race Driver: GRID.Colin McRae’lerde ilk 4 oyunda çok gerçekçi simülasyon öğeleri görürken, beşinci oyun olan DIRT’te olayın arcade’e kaydığını üzülerek tecrübe etmiştim. Her ne kadar NFS’de 200-300 km/h ile viraj dönen kardeşlerimize bu oyundaki kontroller hala zor gelse de, şahsen beğenmemiştim. Codemasters, TOCA serisinde çizgisini biraz daha korumuş görünerek arcade-simülasyon harmanını daha iyi yaparak, GRID’de de bunu devam ettiriyor.
Güzel bir giriş demosundan sonra DIRT’tekine çok benzer şekilde 3 boyutlu hazırlanmış ana menü ile karşılaşıyoruz. Ad, soyad, ülke, takma isim vs. gibi bilgileri girdikten sonra ana menüde GRID WORLD, RACE DAY, OPTIONS, MULTIPLAYER gibi seçenekleri görüyoruz. GRID WORLD, adından da biraz anlaşılacağı üzere aslında birçok oyunda “Career” diye karşılaştığımız kariyer modu. Oyunun asıl hikayesini burada oynuyoruz. RACE DAY ise bildiğimiz Quick Race… Buradan dilediğimiz yarış türünde bir sürü otomobil ile yarışma imkanımız bulunuyor. OPTIONS’dan bilindiği üzere Video, Birimler, Sürüş Destekleri, Sesler vs. gibi ayarları yapıyoruz.
Ben menülerde çok fazla oyalanmadan, sadece sürüş desteklerinin hepsini kapatıp, kendimi GRID WORLD’e attım. Bunu seçtiğinizde yine bir menü gelecek diye beklerken, bir demo ile karşılaşıp, film başlangıcı gibi bir sahne ile kendimizi bir Dodge Viper’ın direksiyonunda yarışa başlamak üzere buluyoruz. GamePad’le oynadığımdan, kontrollere alışana kadar Viper’ı sağa sola çarpıp haşat etmeme rağmen ilk yarıştan 1. olarak çıkmayı başardıktan sonra menüye tekrar döndüğümüzde bir bayan sesi ile karşılaşıyoruz. Öğreniyoruz ki bu hoş sesli bayan bizim menajerimiz. “Sen sürmene bak, para işlerini ben hallederim” diyerek konuyu kısaca özetliyor ve bir nevi “tutorial” diyebileceğimiz bilgiler veriyor. Bunlar nedir dersek; ilk başlarda bir takım için yarışıp para kazanmak, ayrıca seçeceğimiz sponsorlarla yarışlardaki başarılarımıza göre de elde edilebilecek birçok bonus ve saygınlık kazanmak gibi şeyler. Evet, oyunda bir “reputation” yani saygınlık derecelendirmesi var. Hatta bu, oyundaki yardımları kapatıp açmanıza, vitesleri manuel-otomatik yapmanıza veya hasarı açıp kapamanıza bağlı olarak da değişiyor. Örneğin atıyorum sürüş desteklerini açtığınızda bir yarıştan normalde 250 saygınlık puanı kazanacaksanız, bu puan 200'e düşüyor, üzerine bir de hasarı kapatırsanız 150 oluyor. Bu şekilde de oyunun daha heyecanlı bir şekilde oynanabilmesine imkan tanınmış.
Oyunun fiziklerini beğendim. Her ne kadar biraz arcade’e kaysa da, NFS oyuncuları yine de çok rahat edemeyebilir. Tam orta karar olmuş diyeyim. Ne çok zor, ne çok kolay. Fakat klavyeyle kullanacak arkadaşlar, özellikle güçlü araçların ilk vitesinde ve ‘drift’ yarışlarında çok zorlanacak. Mutlaka bir direksiyon veya gamepad ile oynayın. Çünkü klavyede gaza bastığınızda biliyorsunuz ki tam gaz oluyor ve dediğim gibi, güçlü araçlarda patinajdan yerinizde sayıyorsunuz. Drift yarışlarında ise aracı kontrol etmeniz imkansızlaşıyor. Elimdeki gamepad’de tetik şeklindeki düğmeleri gaz ve fren olarak ayarladım ve bu sorunun önüne geçtim.
GRID World’de bir sürü yarış ve otomobil çeşidi ile karşılaşıyoruz. Drift’ten tutun, GT yarışları, Amerikan Muscle Car yarışları, LeMans yarışları gibi birçok yarış türü ve bunlara göre hazırlanmış ayrı ayrı bir sürü otomobil var. Bu bakımdan oyunun “oynanabilirlik” konusunda bence hiçbir sıkıntısı bulunmuyor. Ekran başında bizlere baya iyi vakit geçirtebilecek gibi görünüyor.
Bir de yarış oyunlarında pek fazla bulunmayan iç mekan kamerasını bu oyunda görmek sevindirici. Görebildiğimiz göstergelerin hepsi çalışır halde karşımıza çıkıyorlar, ayrıca direksiyonu çevirdiğimizde sürücünün kollarını görüyoruz. Fakat bu hareket çok yavan kalmış. İç mekanlar gerçeğine uygun şekilde yapılmış fakat artık oyun motorundan mıdır, çizimlerden midir bilemiyorum, bir yandan PS3'te oynadığım GranTurismo 5'teki iç mekanlardan sonra çok garip geldiler
Minimum Sistem Gereksinimleri;
0 yorum:
Yorum Gönder